1 Haziran 2012 Cuma

DARWIN’İN AKIL VE BİLİM DIŞI FORMÜLÜ



Darwinistlerin yanilgilarina göre doğada canlilarin oluşumu için sözde tek bir alternatif vardir: Canlilar milyonlarca yil önce, kör tesadüflerin eseri olarak kendi kendine beliren ilk hücreden türemiş ve zamanla türler, yine tesadüflerin etkisiyle, başka türlere dönüşmüştür. Diğer bir deyişle Darwinizm’in canliliğin oluşumu için ihtiyaç duyduğu şey; tesadüfler, doğa olaylari ve zamandir. Darwinistlere göre yaşam; bu üç “sahte ilah”in biraraya gelmesiyle meydana gelmiştir, dolayisiyla canli varliklarin oluşumunda akil, şuur, bilinç gibi kavramlar söz konusu değildir. (Allah’i tenzih ederiz.)
Buna bağli olarak, şuursuz gelişen milyonlarca yillik bu hayali sürecin fosil kayitlarinda izleri olmalidir. Eğer canlilar başka canlilardan türüyorlarsa, bu türeyişin ara izlerinin fosillerde kalmiş olmasi gerekmektedir. Canlilar eğer son gelişmiş hallerine çeşitli aşamalar sonrasinda geliyorlarsa, bu durumda baliktan sürüngene dönüşen, sürüngenden memeliye dönüşen, memeliden havada uçmaya başlayan sözde ara canlilarin fosillerinin, hayali evrimini tamamlamiş canlilardan çok daha fazla olmasi gerekmektedir. Milyarlarca fosil bulunmali ve hayali evrimin bütün izleri bu fosil kayitlarindan anlaşilmalidir. Evrim teorisinin en önemli delillerinden biri fosil kayitlari olmalidir.
Darwin de bu durumun farkindadir:
Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayisiz ara geçiş çeşitleri mutlaka yaşamiş olmalidir… Bunlarin yaşamiş olduklarinin kanitlari da sadece fosil kalintilari arasinda bulunabilir. 1
Yaşayan veya soyu tükenmiş tüm türler arasindaki ara ve geçiş bağlantilarinin sayisi inanilmaz derecede büyük olmalidir. 2
Fakat fosil kayitlarinin ortaya koyduğu gerçek farklidir.
DARWIN’İN AKIL VE BİLİM DIŞI FORMÜLÜ
Darwinistlerin mantiğina göre, kaplanlar, tavşanlar, kediler, kelebekler, rengarenk çiçekler, düşünen, akleden, hisseden, tedbir alan, bilimsel gelişmelere imza atan insanlar, sözde bir miktar çamur, yağmurlar, şimşekler, yildirimlar, rüzgarlar gibi doğa olaylariyla biraraya geldiğinde, buna bir de uzun zaman eklendiğinde kendi kendine kör tesadüflerin eseri olarak ortaya çikabilir. Diğer bir deyişle, bugün çevrenizde gördüğünüz tüm canlilik ve sahip olduğumuz medeniyet, sözde çamurun, doğa olaylarinin ve zamanin eseridir. Elbette bu masala, ilkokul çağindaki çocuklarin bile inanmayacaği, komik ve mantik dişi bulacaği açiktir.
Bugüne kadar on binlerce farkli canli türüne ait milyonlarca fosil elde edilmiştir. Bunlarin tümü tam, eksiksiz, mükemmel görünüm ve komplekslikte canlilardir. Darwin’in beklediği, tüm Darwinistlerin bulunmasini istediği ara fosiller ise yoktur. Yeryüzünün hiçbir yerinde tek bir ara form bulunmamiştir. On milyonlarca yillik canlilar, bugünkü görünümlerindedirler. Günümüzde yaşamakta olan karinca, sinek, balik, ayi, örümcek, kaplan, aslan bugün nasilsa, bundan milyonlarca yil önce yaşamiş örnekleri de aynidir. Milyonlarca yillik canlilar bugünkü kompleksliktedirler. Hiçbir değişikliğe uğramamişlardir. Daha açik bir deyişle evrimleşmemişlerdir.

En altta bir fosil araştirmacisi, bir kaya tabakasinin katmanlarindan ayrilma sinirlarini tespit ederken görülmektedir. Bu işlem her bir kaya tabakasinin yapisinin, oluşum sürecinin ve süregelen yer hareketlerinin değerlendirilmesini kapsar. Böylece, fosilin sadece yeri değil, ayni zamanda yaşi da tespit edilmiş olur.
Bu durum yeryüzündeki bütün canlilar için geçerlidir. Baliklar da değişmeden kalmişlardir, kuşlar da. Sürüngenler de değişmeden kalmişlardir, kabuklu canlilar da. Canlilarin değişmediğini ortaya koyan sayisiz fosil örneği vardir. Ciltler boyunca Yaratiliş Atlasi kitaplarinda sergilenen ve halen sergilenmekte olan gerçek budur. Bu çalişmalarda canlilarin hep ayni kaldiklarini gösteren fosillerin sadece bir kismi gündeme getirilmektedir. Bugüne kadar elde edilen tüm fosil kayitlari, yani milyonlarca fosil, istinasiz olarak evrim olmadiğinin kanitini sunmaktadir.
125 milyon yaşindaki örümcek fosili ve günümüzde yaşayan canli örneği
Deniz yildizlarinin sözde atasi olacak herhangi bir canliya ait herhangi bir iz bulunamamiştir. Deniz yildizlarinin başka canlilara dönüştüğü de görülmemiştir. Yüz milyonlarca yildir varliklarini devam ettiren deniz yildizlari, eğer Darwinistlerin iddialari doğru olsaydi, çoktan başka deniz canlilarina dönüşmüş olmali, hatta kara canlisi haline gelmeliydiler. Ancak böyle bir dönüşüm hiç yaşanmamiştir. 430 milyon yil yaşindaki bu deniz yildizi fosili, canliliğin kökenine dair tüm evrim iddialarini yerle bir etmiştir.
Bu kitapta sunulan fosiller ise, Darwinistlerin en büyük iddialarindan birini yerle bir etmektedir: Memelilerin evrimi senaryosunu. Bulunan milyonlarca yillik fosiller, bugünkü memelilerin milyonlarca yil önce de yaşadiklarini göstermektedir. Bu gerçek aslinda Darwinizm’e ciddi bir darbe vurmuş durumdadir. Çünkü kuşlarin, sürüngenlerin, baliklarin ve nihayet memelilerin hiçbir evrim geçirmediğinin anlaşilmasi, insanin hayali evriminin de bir safsatadan ibaret olduğunu kanitlamaktadir. Darwinistlerin tek bir delil bile getiremediği insanin evrimi senaryosu, bulunan sayisiz yaşayan fosil karşisinda tam anlamiyla yerle bir olmuş durumdadir.

Fosillerin oluştuğu ortamlardan biri de amberlerdir. Amber içindeki fosiller, ağaçlardan salgilanan reçinenin canlinin üzerinde donmasi ve canlinin o anki haliyle muhafaza edilmesiyle meydana gelir. 25 milyon yaşindaki bu kanatli karincalar, evrim teorisinin geçersiz olduğunu gösteren örneklerdendir.
Bu kitapta yer alan fosiller, bulunan sayisiz günümüz memeli kafatasinin yalnizca bir kismidir. Bunlari gören sağduyulu her kişi, fosillerin tamaminin memelilerin yaratildiklari halleriyle değişmeden kalmiş olduklarini gösterdiğini kabul edecektir. Bu deliller karşisinda, insanin sözde şempanzeden türeyen bir tür hayvan olduğunu iddia eden Darwinizm’in nasil bir aldatmaca olduğu daha iyi anlaşilacaktir. Canlilarin hiçbirinin tarihinde evrim olmadiği gibi, insanin tarihinde de böyle bir dönüşüm yoktur. Bu aldatmacayi ayakta tutabilmek için yapilan her türlü sahtekarlik sonuçsuzdur. Tüm varliklarin Yaratici’si, tek Hakim’i olan Yüce Rabbimiz Allah’in üstün ve kusursuz yaratmasi gözler önündedir. Yoktan var eden Rabbimiz sanatini tüm yeryüzünde sergilemiştir. İnsan, bahçesindeki çiçeğe, tek bir kuş kanadina, yeryüzündeki sayisiz canliya ve sahip olduğu tek bir hücreye baksa bu gerçeği hemen fark edecektir. Fosil kayitlari, bu muhteşem yaratilişin reddedilmesi mümkün olmayan delillerini ortaya koymuştur. Artik bu gerçeğe itiraz mümkün değildir.

150 yildir yapilan kazi çalişmalari, her defasinda evrime darbe vuran deliller ortaya koymuştur. Bunlardan biri de, yengeçlerin hep yengeç olarak var olduklarini gösteren, bu 50 milyon yaşindaki Monte Baldo, İtalya’da çikarilan yengeç fosilidir.
Darwinistlerin çirpinişlari boşunadir. Evrim teorisinin ölümünü artik ister istemez kabul etmiş durumdadirlar. Darwinizm’i ayakta tutmak için gösterilen çabalar aciz ve güçsüz çabalardir. Bunlara artik kimse itibar etmemektedir. En akillica tutum kuşkusuz gerçekleri görmüşken hatadan dönmek, bir hayalin peşinde daha fazla koşmamak, imtihan için gelinen bu dünyayi boş bir amaç uğruna harcamamaktir.

Evrimcilerin sözde ilkel bir ortam olduğunu iddia ettikleri dönemlerde de, bugünkü görünümleriyle ve fiziksel yapilariyla ayni olan kompleks canlilar yaşamaktaydi. Yeryüzü on milyonlarca yil önce de son derece estetik, simetrik ve günümüzdeki tüm özelliklerine sahip canlilarla doluydu.57 milyon yil önce yaşamiş olan bu canli, günümüz vaşaklarindan farksizdir. Fosili bulunan yüz binlerce günümüz canlisi gibi, o da hiçbir değişim geçirmemiştir.
1- Charles Darwin, The Origin of Species, 1 b., s.179
2- Charles Darwin, The Origin of Species, chapter X, s. 234

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder